Edirne Selimiye Camii
Mimar Sinan'ın 80 yaşında yaptığı ve "ustalık eserim" dediği anıtsal yapı Osmanlı-Türk sanatının ve dünya Mimarlık tarihinin baş yapıtlarındandır.Yapının mülkiyeti Sultan Selim Vakfındadır. Edirne-Merkez Yeni Mahallededir.
Edirne'nin
ve Osmanlı İmparatorluğu'nun simgesi olan cami,kentin merkezinde,
eskiden Sarıbayır ve Kavak Meydanı denilen yerdedir.Burada daha
önce Yıldırım Bayezid'in bir saray yaptırdığı bilinmektedir.
1569-1575'te Sultan II.Selim'in emriyle yaptırılmıştır.Çok
uzaklardan dört minaresi ile göze çarpan yapı, kurulduğu yerin
seçimiyle, Mimar Sinan'ın aynı zamanda usta bir şehircilik uzmanı
olduğunu da göstermektedir. Kesme taştan yapılan cami iç
bölümüyle 1.620 m2'lik,tümüyle 2.475 m2'lik bir alanı kaplar.
Mimarlık tarihinde en geniş mekana kurulmuş yapı olarak nitelenen
Selimiye Camisi, yerden yüksekliği 43.28 m. olan, 31.30m. çapındaki
kubbesiyle ilgi çeker.Ayasofya'nınkinden daha büyük olan Kubbe, 6
m. genişliğindeki kemerlerle birbirine bağlanan 8 büyük payeye
oturur. Köşelerde dört, Mihrap yerinde bir yarım kubbe merkezi
kubbeyi destekler.
Yapıyı,
kubbe kasnağında 32 küçük pencereyle, yüzlerdeki üst üste 6
dizide çok sayıdaki pencere aydınlatmaktadır. Mimar Sinan'ın
yarattığı 8 dayanaklı cami planının en başarılı örneğidir.
Önünde
18 kubbe ve 16 sütunla çevrili revak bulunmaktadır. Ortada,
mermerden zarif bir şadırvan vardır. Son Cemaat yeri, kalın
yuvarlak 6 sütun üzerine 5 kubbelidir. Mermer işlemeli giriş
kapısının üzerindeki kubbe yivli, diğerleri düzdür. Caminin
3.80 m. çapında, 70.89 m. yüksekliğindeki üçer şerefeli dört
zarif minaresi vardır. Giriş yönündekilerle şerefelere tek
yolla, diğer ikisinde ise üç şerefeye ayrı ayrı yollardan
çıkılmaktadır.
Cami,
mimari özelliklerinin erişilmezliği yanında taş, mermer, çini,
ahşap sedef gibi süsleme özellikleriyle de son derece önemlidir.
Mihrap ve minberi mermer işçiliğinin baş yapıtlarındandır.
Ortasına
12 mermer sütuna oturan müezzin mahfili yer alır. Sağda kitaplık
bulunmaktadır. Mihrabın solunda Hünkar Mahfili vardır. Bunun alt
bölümü tavanındaki özgün kalem işleri dönemin tüm
canlılığını göstermektedir. Kubbe ve kemerleri süsleyen özgün
kalem işleri, onarımlarda temizlenmektedir.
Yapının
çini süslemelerinin, Osmanlı ve dünya sanatında ayrı bir yeri
vardır. XVI. yy çiniciliğinin en güzel örnekleri olan bu
çiniler, sır altı tekniğinde olup İznik'te yapılmıştır.
Mihrap duvarı, minber köşk duvarı, Hünkar Mahfili duvarlar,
kadınlar mahfili, kemer köşelikleri, kıble yönündeki pencere
alınlıkları çinilerle bezenmiştir. Mihrap duvarındaki büyük
çini panolarda al, mavi çiçek ve yaprak süslemeler, pencere
üstlerinde lacivert üzerine ak, sülüs elhem suresi yazılı
kartuşlar, en üstte de geniş bir ayet bordürü yer alır. Minber
Köşkündeki çini pano, lacivert üzerine ortada kırmızı, ak
bahar çiçekli ağaç altında yaprak, sümbül ve lalelerle
bezenmiştir.
Hünkar
mahfili zenginliği ve çeşitliliği ile ilgi çeker. Mermer
mihrabın sivri kemerli alınlığında lacivert üzerine ak sülüsle,
ayet yazısı göze çarpar. Bu bölümde kırmızı, mavi, yeşil
renkli şakayıklar, bahar ağaçları, ak üzerine iri mavi rozetli
ve çevresi çiçekli panolar, baklava biçimi yapraklar arasında
karanfiller ve bahar dalları XVI.yy çinilerinin en güzel
örnekleridir. Hünkar mahfili çinileri arasında, bir Saraydan
getirilerek buraya sonradan konmuş olabileceği düşünülen iki
elma ağacının oluşturduğu elmalı panonun Osmanlı çinilerinde
özgün süsleme olarak ayrı bir değeri vardır. Bu bölümde sivri
kemerli pencere alınlıklarında, lacivert üzerine ak sülüsle
ayetler ve iki pencere arasında tepede yine lacivert üzerine ak
kufi yazılı kare pano da ilgi çeker. Hünkar mahfili duvarlarının
yarısını kaplayan bu çiniler, mihrap çinilerinden daha
niteliklidir. Ancak, düzenleme ve anıtsallık yönünden daha
yalındır.
Selimiye
Camisinin taş duvarlarla çevrili geniş dış avlusunda,
Darül-Sübyan, Darül-Kur'a ve Darül-Hadis yapıları
bulunmaktadır. Bu yapıların bir bölümü ve medrese, Edirne
Müzesi'nin çeşitli bölümlerini oluşturmaktadır.
Cami
terasının altında yer alan Arasta (çarşı), III.Murat zamanında
Selimiye'ye vakıf olarak yaptırılmıştır. Mimarı Davut Ağa'dır.
Camiye İlişkin Teknik Bilgiler
- Kurucusu : Sultan İkinci Selim
- Mimarı : Koca Sinan
- Yapılış Tarihi : 1568 - 1574
- Kapladığı Yer : Külliye ile birlikte 22.202 m2
- Caminin İçi : 1620 m2
- Caminin Haremi : 2475 2
- Kubbenin Çapı : 31.30 m.
- Yerden Kubbenin Kilit Taşına olan yüksekliği : 43.28 m.
- Minarelerin Yüksekliği : 70.89 m. ya da 72.50 m.
Selimiye Camisi Hakkında Ayrıntılar
"TAŞ
DEHAYA ULAŞTI DEHA TAŞ KESİLDİ!"
Selimiye,
varlığı ile, Türk Tarihindeki Edirne'ye güç katarak Ona
simgesel bir nitelik kazandırmıştır. Yalnız zamanımızın
araştırmacıları değil, eski yazarlar da Selimiye'nin bir
başyapıt olduğu konusunda birleşirler.
Ernst
Diez bu cami için şunları söyler: "Selimiye; mekan büyüklük,
yükseklik, topluluk ve ışık etkisi bakımından yeryüzündeki
bütün yapılardan üstündür."
Bu
cami Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa'daki gücünün hala devam
ettiği 16. yüzyıldaki politik egemenliğini de vurgulayan "son
sultan yapısıdır".
Bir
başka anlatımla Selimiye, Osmanlı Mimari Söyleminin ideal bir
ifadesidir. Günün her saatinde kullanılan bu "Kent Tacı"
politik gücün dini yapıda somutlaşan gösterisi anlamında,
simgesel bir amacı da yerine getirir.
Selimiye'nin Yapı Malzemeleri
Edirne
piyasasından sağlanmıştır. İnşaata ilişkin belgelerde,
Enez'den bazı direklerin, Fere'den bir renkli Taşocağı
ürünlerinin ayrıca, Marmara Adası'ndan ve Kavala'dan mermer
getirildiği yazmaktadır. Evliya Çelebi, beyaz mermerden yapılan
avlu için Atina'dan ve Temaşalık denen bir yerden gelen altı
sütundan sözeder. Yine Evliya Çelebi Kıbrıs'tan ve Hüdavendigar
Sancağı'nın Aydıncık Kasabasından Getirilen diğer sütunların
birer Mısır Hazinesi kadar harcama yapmayı gerektirdiğini
belirtir. Bazı Kaynaklarda Selimiye Caminin yapım masrafının
Kıbrıs'ın Fethinden elde edilen gelirle karşılandığı da
söylenmektedir.
Ne Zaman ve Neden Edirne'de?
Selimiye'yi
yaptırtan Kanuni'nin oğlu İkinci Selim, 22 Haziran 1567'de
İstanbul'dan Edirne'ye gelmiş ve Avusturyalılar'la yapılan barış
anlaşmasına kadar burada kalmıştır. Caminin yapım kararının o
günlerde verildiğini söyleyenler vardır. Bir başka anlatıma
göre ise Türkler tarafından "Seddi İslam" larak
algılanan Edirne'nin seçilmesinde padişahın gördüğü bir rüya
rol oynamıştır. Buna göre Hz. Muhammet, bu rüyada Padişaha
Edirne'yi ve şimdiki yeri işaret etmiştir.
Diğer
yandan, İkinci Selim'in kentle ilgisinin gençlik yıllarında
başladığı,Kanuni'nin İran Seferine çıkarken onu tahtının
korunması için Edirne'de bıraktığını ve Padişahın Edirne'ye
özel bir sevgiyle bağlı olduğunu hatırlatarak; Edirne Tercihinin
bu durumdan etkilendiğini ileri sürenler vardır.
Bunun
nedenini o dönemde İstanbul'da uygun bir arsa bulunmayışıyla
açıklayan değerlendirmelere de rastlanılmaktadır.
Selimiye
inşaatı 1568'de başlatılmış, 27 Kasım 1574 günü açılması
kararlaştırılmış, 1575 Yılında ibadete açılmıştır.
Yapıldığı Zemin
Selimiye'nin
yapıldığı alanda, Sultan I.Murat'ın emriyle başlatılan ancak
Sultan Yıldırım Beyazit'in geliştirdiği Eski Saray (Saray-ı
Atik) olarak anılan Edirne'nin ilk Sarayı ve Baltacı Muhafızları
Kışlası bulunmaktaydı.
Evliya
Çelebi bu alana Kavak Meydanı demiştir.
Tümüyle
2475 m2, iç bölüm olarak 1475 m2 (Bazılarına göre 1620 m2) bir
alanı kaplayan Selimiye'nin bumeydanda yapılışını da yine
Sultan II. Selim'in rüyasına bağlayanlar olmakla birlikte; "Mimar
Sinan'ın yer seçiminde gelişigüzel davranmayıp bilinçli bir
hesaplama içinde bulunduğu" görüşünü benimseyenleraz
değildir. Sinan bu seçimde Selimiye'nin merkezi bir yapı olma
özelliğini dikkate alırken ustalığını ve hayal gücünü de
kullanmıştır.
Selimiye Avlusu
Avlu
yaklaşık birbirine eş iki Dikdörtgen alandan oluşur. Avluya
giren kapıların en görkemlisi batı yönüne açılır. Buradaki
kapıdan girildiğinde beyaz mermerden çatısız ve çanak şeklinde
bir şadırvanlakarşılaşılır. Bu onaltıgen şadırvan Osmanlı
Mimarisi Klasik Döneminin en güzel tasarımlarından biridir.
Şadırvanla
avluda 18 kubbe 16 sütun bulunur. Selimiye'nin dış avlusu Camiyi
üç taraftan çevirir.
Selimiye
Camisi'nin taş duvarlarla çevrili geniş dış avlusunda Dar-ül
Sübyan, Dar-ül Kur-a ve Dar-ül Hadis Yapıları bulunmaktadır.
Bahçe
kapılarının sayısı Sekizdir. Bunlardan Mimar Sinan Caddesi'ne
doğru açılana, önceleri, Alay Kapısı; Kıble tarafındaki küçük
kapıya; Dilenci Kapısı, doğuya dönük ortadakine de; Darphane
Kapısı denmekteymiş...
Caminin
batıdaki büyük kapısıyla birlikte dört kapısı vardır.
Selimiye
bahçesinde üç Anıt Ağaç (Londra ve Doğu Çınarı)
bulunmaktadır.
Selimiye'nin Kubbesi
Sanayi
Öncesi Mimarinin Doruk Noktası
"Aslında
büyük mekan yapıları için Kubbeler, giderek, hem bir baş öğe
olmuşlar; hem de göğün, tanrının,politik gücün ve kent
fizyonomilerinin simgesi haline gelmişlerdir."
Selimiye'nin
kubbesi bu anlamda ve Sanayi öncesi mimaride tek kubbeli Mekan
yapılarının gelişmesini en son noktasına ulaştıran bir "doruk
nokta" olarak kabul edilir.
Yüksekliği
43.28 m. çapı 31.22 m. olup ağırlığı 2000 tondur ve sekiz
sütun (filayağı) üzerine oturtulmuştur. Selimiye'nin kubbesi
Osmanlı Mimarisi'nin olduğu kadar,kubbeli yapı geleneğinin en
büyük aşamsıdır.
Kubbedeki
kalem işi süslemeler 1978-1985 yılları arasında restore
edilmişlerdir.
Kubbe Altında Müezzinler Mahfeli
Müezzinler
Mahfeli, namaz kılınırken Müezzinlerin (yani ezan okuyanların)
Imamın tekbirlerini, arka saflara duyurmak için, tekrarladıkları
yerdir. Bazıları zeminden bir kaç karış kadar yüksek bir sofa
halinde; bazıları da 2-3 m. kadar yüksekçe olup kagir olanların
mermer ayaklar üzerine, ahşap olanlarıise direkler üzerine
oturtulmuştur.
Selimiye'deki
müezzinler mahfeli, iç mekana girildiğinde büyük kapı
karşısında ve kubbenin tam altında bulunmaktadır.
Bazı
yorumcular bu konumu nedeniyle Mahfeli Mimar Sinan'ın tarzı olarak
kabul etmezler. Çünkü mahfel,bu haliyle, namaz kılanların
mihrabı görmelerine engel teşkil etmektedir.
Selimiye
Müezzinler Mahfeli'nin yüksekliği 18m. boyutları ise 6x6 olup; 11
mermer ayak üzerine kondurulmuş bir ahşap yapıdır.
Dört
tarafı orjinal ceviz korkuluklarla çevrilmiştir.
1950
yılındaki restorasyon sırasında iskelenin çökmesi korkuluklarda
Büyük hasar meydana getirmişse de kırılan parçalar daha sonra
yenilenmiştir.
Orjinal
ceviz parmaklıklardaki elma ağacından kakma fletolar ve açık
Yeşil, açık kırmızı, koyu yeşil gri boyalar; 1984 yılında
yapılan son Restorasyonda ortaya çıkmıştır.
Ahşap Üstü Kalem İşleri ve Çark-ı Felek
Ahşap
üstü kalem işleri, sıva üstü kalem işlerinden sonra
Osmanlılarda çok uygulanan bir tekniktir.
Bu
teknik; sıva üstü işlere göre daha dayanaklıdır ve günümüze
hiç Restore edilmeden ulaşan 500 yıllık örnekleri vardır. Bunun
nedeni Dış etkenlerden korunan yerlere uygulanması ve yapıldıktan
sonra nakışlar üztüne bir sır tabakası çekilmesidir. Bu işlere
lake adı da verilir ki sır tabakası olarak, inceltilmiş beziryağı
veya vernik kullanılır.
Bu
uygulama en çok 16. yüzyıl Mimar Sinan devri eserlerinden ve
hünkar Mahfeli tavanları ile Müezzin Mahfeli tavanlarında
görülür.
Selimiye
Müezzinler Mahfeli'nde Ahşap Üstü Kalem İşleri'nin olağanüstü
Güzellikteki örnekleri görülebilir. 1950'deki hasardan sonra, bir
iki Ahşap, orjinal desen ve renklere sadık kalınarak yeniden
boyanmış, Diğer süslemelere törpüleme dışında müdahale
edilmemiş, yalnızca yer Yer eksik motifler tamamlanmıştır.
Mahfelin
tavanında Budizm'de sonsuzluğu temsil eden Çark-ı Felek bulunur.
Son restorasyonda yenilenmiş olan Çark-ı Felek, burada, Caminin
sonsuza kadar yaşaması dileğini anlatır.
Şadırvandan Akan Zemzem Suyu
Müezzinler
Mahfeli'nin tam altında bulunan şadırvancık, Mermerdir. Evliya
Çelebi bu şadırvanın havuzunu Bursa Ulu Cami Havuzuna
benzetmektedir.Halk arasında şadırvandan akan suyun zemzem Suyu
olduğuna inanılır.
Terslale Motifi
En
Çok Merak Edilen Motiftir.
Müezzinler
Mahfeli'nin kuzeydoğu yönünde; köşedeki mermer ayağında, Bir
küçük terslale motifi bulunur.Yaygın söylenceye göre bu lale,
Cami arsasının sahibi olan ve burada lale yetiştiren kişinin,
arsayaCami yapımı için çıkardığı güçlük ve ters tutumunu
sembolize etmektedir.
Bazılarına
göre caminin yapımında çalışan kör bir ustanın ürünü olan
bu lale için, halk arasında, başka inançlar da vardır. Örneğin,
Allah ve lale sözcüklerinde aynı harfler bulunması nedediyle bu
çiçeğe Mistik bir anlam kazandırılmış ve kutsal sayılmıştır.
Ayrıca eski Harflerle yazılmış lale sözcüğü tersten
okunduğunda Osmanlılar'ın Kutsal alameti olan hilal okunur.
Bir
başka yaklaşım da Mimar Sinan'ın o günlerde hastalanan ve ölen
Torunu Fatma ile ilgilidir. Buna göre zaten kalın boğumuyla yeteri
Kadar bozulmuş lale motifi Sinan'ın torunuyla ilgilendiği ve
moralinin Bozuk olduğu günlerde bir kalfa tarafından
kondurulmuştur.
Selimiye'deki
terslale motifi, ziyaretçilerce, günümüzde de en çok Merak
edilen cami öğelerinden biridir ve farklı söylenceleri olma
özelliğini sürdürmektedir.
Terslale
Dahil Selimiye Çinilerinde 101 Ayrı Lale Motifi Kullanılmıştır.
Selimiye
Camisi'nde sıvaüstü ve ahşap boyama kalem işlerinde değişik
Lale motifleri kullanılmıştır.
Müezzinler
Mahfeli'ndeki terslale dahil, Selimiye Çinilerinde değişik Boy,
renk ve biçimde 101 ayrı türde lale motifi kullanıldığı tesbit
edilmiştir.
Hünkar Mahfeli
Caminin
sol ön köşesindedir ve buna Sultan Mahfeli diyenler de vardır.
Dört sütuna oturtulmuş olup sütunlar dört kemerle bağlanmıştır.
Burada
bulunan çinilerin önemli bölümü 1878 Osmanlı - Rus Savaşı
Döneminde Ruslar tarafından sökülüp götürülmüştür.
1913 Bulgar İşgalinden Bir İz
1913
yılındaki Bulgar kuşatmasında camiye isabet eden top izlerinden
biri hala görülebilir durumdadır. Sultan Mahfeli yönünde ve
kubbecikte bulunan bu iz, 1930 yılında Atatürk'ün Edirne'ye
yaptığı ziyarette Onun emriyle ve bir "ibret" olarak
yerinde bırakılmıştır.
Mermer Ustalığının En Şık Örneği Minber
Hatibin
çıkıp hutbe okuduğu yer durumundaki Selimiye Minberi'nin sağ ve
sol yanındaki bölümler mermerden olup geometrik örgü ile
süslenmişlerdir.
Çini
kaplı bir külahı vardır.
Örnekleri
arasında en zarif mermer işçiliğini temsil eder.
Mihrab
Camilerde
yönelilen taraftaki (yani kible) duvarda bulunan ve imamlık Edene
ayrılmış olan oyuk, (girintili yer anlamına gelen mihrab),
Selimiye'de tamamen mermerden yapılmıştır.
Kabartma
çiniler ile süslenmiş Amen ve Resulü ile Fatiha suresi
işlenmiştir. Çini kaplama camide görsel bir odak yaratmıştır.
Mihrab
duvarındaki girinti, boyutları ve yarım kubbe örtüsüyle
Selimiye Mekanına etkili bir kimlik kazandırır.
Kandiller ve Pencereler
Caminin
minarelerinden sonra yapılan bezemesinde; en önemli ve ilgi çeken
öğelerin pencereler ve örtüden inen kandiller olduğu kabul
edilir.
Bazı
pencerelerin üstünde eski yazımızla; "Allah göklerin ve
yerin Nurudur" yazar.
Selimiye Çinilerinin Türk Çini Sanatındaki Yeri
Selimiye
Çinileri İznik'in en parlak döneminin üretimi olup; 1572 Tarihli
bir fermanla buradan sipariş edilmiştir.
Camiyi
yaptıran Padişah İkinci Selim, pencerelere kadar çini olmasını,
Pencerelerin üstüne Fatiha Suresi'nin çini ile yazılmasını
Emretmiştir. Mihrap çıkıntısındaki çini düzeninde buna
uyulurken, Hünkar mahfilinin çini düzeninde uygulanmadığı
görülür.
Türk
Çini Sanatının en parlak yıllarındaki bu uygulamada görülen
ölçülü kullanıma rağmen, çini panoların kalitesi ve desen ile
Uygulanan bezeme programı, günümüzün yegane örnekleri
durumundadır.
Bu
durum, Selimiye'yi mimari başarısı yanında çini sanatı
açısından da, çok önemli bir yere getirmiştir.
Selimiye
Camisi çinileri başka yapılarda rastlanmayan özgün ve Osmanlı
Mimarisi ile Türk Çini Sanatı içinde çok özel bir yere
sahiptir.
Selimiye Minareleri
Caminin
kareye yakın ve enine dikdörtgen planlı, dört köşesinde Bulunan
minareler yapıyı çevreleyen ve büyük kubbeyi kucaklayan bir
görünüm sunar. Böylece minareler merkezi bir planı vurgularken
yapıya Dikeylik özelliği de katarlar.
Dört
minarede 380 cm. çapında, külaha kadar 70.80 m. külah ve alem
dahil 85 m. yüksekliğindedir. Selimiye'den yüksek tek minare ise
Delhi'deki Kutb-Minar'dır. Ancak bu minare Selimiye minarelerine
göre çok kalındır.
Selimiye
Camisi, bütünü meydan getiren her bir özelliği ile ilgi çekici
olmakla beraber, bu bütünün ortaya koyuluş biçimi ve tüm
yönlerin içinde herhangi birinin öne çıkmayarak bütünün
içinde yer alması ile diğer abidevi eserlerden ayrılmaktadır.
Hindistan'da
Bicapur'da Muhammet Adil Şah türbesi 44 metre çapında dünyanın
en büyük kubbesiyle örtülü olduğu halde, ışık fena
düzenlendiğinden mekân çok fakir ve cansız bir etki bırakır.
Roma'da Panteon katedrali çok büyük fakat silindirik bir yapı
olduğundan mekân monotondur, âdeta bakışları yorar. St. Pier
kilisesinde ise kubbe birdenbire derine dalarak mekânın sükûnunu
bozmakta ve dış kubbe muazzam fenerle birlikte iç kubbenin
kifayetsizliğini gizlemektedir. Ayasofya'nın mekânı yan koridor
ve galerilere doğru belirsizce kaybolup nerede bittiği
anlaşılamamaktadır.
Oysa
Selimiye Camisinde her taraftan son sınırlarına kadar gerilmiş
dengeli mekan, şahane bir sükun halinde olup değişik cazibesiyle
her gireni birden sürükler ve bir daha bırakmaz. Yüksek minareler
arasında dıştan kubbenin biraz basıkça düşmüş olması
mekânın tek bir kubbe ile örtülmüş olmasından ileri
gelmektedir.
Cami içi şaheserler
Selimiyede
mimari gibi diğer Osmanlı sanatları da gelişmenin en yüksek
noktalarına varmıştır. Mermerden yapılmış minber,
işçiliğindeki incelik, yükseklik, büyüklük ve güzellik
bakımından bu grubun diğer şaheserlerini gölgede bırakır.
Mihrap tarafında duvarlar, minberin arkası ve külahı ile camideki
bütün alt kat pencerelerin alınlıkları parlak, cazip bir çini
dekor ile kaplanmıştır. Mihrap duvarındaki büyük çini
panoların renk ve kompozisyonlar, bunlara Osmanlı ve dünya
çiniciliğinin şaheserleri arasında özel bir yer vermektedir. Bu
çinilerin üst kısmında lâcivert zemin üzerine iri beyaz
harflerle sureler yazılıdır.
Mihrap
kısmının sol tarafında Hünkâr mahfili göz alıcı zengin
çinilerle hemen dikkati çeker. Burada sonradan kesilip yerlerine
konmuş gibi görünen meyve vermiş iki elma ağacı bütün Osmanlı
çinilerinde tek orijinal dekor olarak karşımıza çıkmaktadır.
Elma fidanının kökü karanfil, lâle ve sümbüllerle
zenginleştirilmiştir. Bahar açmış erik fidanı da birkaç defa
tekrarlanarak Hünkâr mahfilinde taze bir bahar havası
estirilmiştir. Hünkâr mahfilinin bütün duvarlarını yarıya
kadar kaplayan bu çiniler kalite itibariyle mihrap kısmı
çinilerinden yüksek fakat kompozisyon ve âbidevi büyüklük
bakımından onlardan daha sade ve mütevazıdır.
Selimiye
Camisi avlusunun Kuzeydoğu ve Kuzeybatı köşelerindeki Minarelerin
üçer merdiveni vardır. Birinci merdivenle birinci ve üçüncü
şerefelere, ikinci merdivenle ikinci ve üçüncü şerefelere,
üçüncü merdivenle ise doğrudan doğruya üçüncü şerefeye
çıkılır ve bu sırada çıkanlar birbirlerini görmezler.
Güneydoğu
ve Güneybatı köşelerindeki minarelerin şerefelerine tek
Merdivenle ulaşılır.
edirnevdb gov tr
Yazımıza Yorum Yap